Bir hafta hazırlandıktan sonra en sonunda 10 Ekim sabahı geldi çattı. Saat 08:10 da Tunus durağından kalkan büyük otobüsümüz saat 08:20 de Bahçeli’ye uğradı ve saat 08:35 gibi Bilkent merkez yurtlar durağına vardı. Burada kiraladığımız diğer 27 kişilik küçük otobüsle buluştuk. Bütün öğrencileri toplayıp son hazırlıkları yaptıktan sonra saat 09:00 da Bilkent’ten ayrıldık. Yolda küçük bir mola vererek toplam 1 saat 50dk gibi bir sürede Kızılcahamam-Çerkeş arasında 22.km deki başlangıç noktamıza vardık.
Ufak bir hazırlanmadan sonra yürümeye başlayan grubumuz yaklaşık 2 km toprak araba yolunu izledikten sonra yolun sağında ufak bir mola verdik. Mola verdiğimiz noktadan araba yolundan ayrılıp doğu- güney doğu yününe doğru yürümeye başladık. 10dk bir dağ geçişinden sonra tekrar araba yoluna girdik. 1 saat kadar araba yolunu takip ettikten sonra bir yol ayırımı bizi karşıladı. Yol ayrımın 10 m Kuzeyinde yer alan çeşmede ufak bir su molası verdikten sonra tekrar güney doğu yönüne devam ettik. Ufak bir tepe aştıktan 10dk sonra kara gölün kenarına vardık. Burada 45dk kadar uzun bir mola verdikten sonra gittiğimiz yoldan geri dönem üzere yola koyulduk. Yürümeye başladıktan 30dk sonra ufak bir su molası verdik ve yolumuza devam ettik. Karagöl’e gelişte dağlık araziden toprak yola girdiğimiz noktadan dağlık araziye geçtik ve gelirken durakladığımız ilk mola yerinde tekrar mola verdik. Bu 10dk’lık molanın ardından araba yoluna girmeyip kuzey yönündeki dar keçi yoluna girdik. Zaman zaman kaybolup tekrar ortaya çıkan dar patikayı yaklaşık 1500m takip ettikten sonra bu patika bizi gelirken izlediğimiz toprak yola çıkardı. Toprak yolda yaklaşık 15-20dk bir yürüyüşten sonra otobüsten indiğimiz noktaya saat 16:00 civarlarında geri geldik.
Otobüslere binerek Kızılcahamam da güzel bir ziyafet çektikten sonra tekrar otobüslere binere saat 19:00 civarında Bilkent’te geri döndük.
10 Ekim 2009 Cumartesi
Dedegöl Tırmanışı – 04 Ekim 2008
Dedegöl Tırmanışı
3 Ekim akşamı Isparta’nın Eğirdir ilçesine bağlı Bağören köyünden 17:00 sularında hareket edildi. Eğirdir, Aksu, Melikler yaylası hedeflendi. Melikler yaylasında kamp kurulacaktı, ancak Aksu – Yenişarbademli yolunun üzerindeki Melikler sapağının bulunduğu çeşmede inşaat çalışmaları vardı. Yolun 20 metrelik bölümü bozuktu, bu nedenle buraya arabayla giremedik, hava da kararmıştı, Yenişarbademli istikametine devam ettik, yaklaşık 5 km sonra yolun solunda uygun bir kamp alanı bulduk ve buraya kamp kurduk.
Kamp yeri çok güzeldi, çok yağmur yağdı, yemeğimizi çadırda yedik. Yağmur neredeyse bütün gece devam etti.
Sabah 06:45 kalkış, kahvaltı, çadır toplama faaliyetleri derken 08:00’de arabayı yükleyip Melikler yaylasına doğru yola koyulduk. Sapağın girişindeki çeşme inşaatına arabayı bıraktık ve Melikler’e doğru yürümeye başladık, Melikler buradan 4 km kadar mesafede ve yol iniş ağırlıklı.
Saat 08:45’de Melikler Yaylasına ulaştık. Sis yüksekleri kaplamıştı ve dağları görmemizi engelliyordu. Bize verilen tarifte belirgin bir patika ile başlanarak en çok dört saatte zirveye ulaşmamız gerekiyordu. Yaylacı arkadaşa patikanın yerini sorduk ve gösterdiği yöne doğru yürümeye başladık. Ancak sis o kadar yoğunlaştı ki değil dağları önümüzü bile göremiyorduk. Böylelikle dağın Güneydoğusundaki zirve yolu yerine gidiş yönüne göre Melikler obasının batısına düşen geniş çanağa doğru yöneldik.
Solda yükselen büyük dağ kütlesinin önünden ilerleyerek batı yönünde bir sırtı aşınca aşağıda dere yatağında bir çeşme ve terk edilmiş ağıllar gördük. Aşağı inince çeşmeden itibaren belirgin bir patika dere yatağından yukarı doğru ilerliyordu, bu yolu takip ettik. Dere yatağının ileride koca kayalarla örülmüş bir yara dönüştüğü daha çeşmenin yanından görülüyordu. Dere yatağı bitince lav akıntıları olduğu açıkça belli olan masif kayalardan oluşan geniş bir alana geldik. Etrafı yuksek dağ yarlarıyla çevrilmiş olan bu alan dev bir çanak gibiydi.
Karşısı ve sol taraf tırmanış açısından umutsuz göründüğünden sağdaki hafif çimenli sırtlara sarıp mümkünse arkadan dolaşmayı denedik. Dik yamaçlar, gittikçe şiddetlenen 8 kuvvete kadar çıkan rüzgar çok zorladı. Hepsi bir yana bir kalkıp bir inen ama bir şekilde sürekli görüşümüzü engelleyen sis yüzünden aptala döndük, nereye gittiğimizi göremediğimizden epeyce de yavaşladık. Uzun süre hiçbir dağ, yükselti, zirve vs görmeden sisin içinde bir o yana bir bu yana dolaştığımız söylenebilir. Zaman zaman bulduğumuz patikalardan medet umarak onları izledik, onlar da beklenmedik yerlere sapınca vazgeçtik. Bazen hafif açar gibi olan sisin arasından süzülen bir dağ yükseltine bakarak zirve budur herhal diyerek yöneldik, ama altimetre zirve yükseltilerinden henüz uzaktaydı.
Çıktığımız en yüksek tepenin rakımı 2700 civarındaydı. Bu zirvenin adını sonra haritalardan bakıp öğrenebiliriz.
Saat üç olmuştu, bu önceden belirlediğimiz dönüş kritik zamanıydı ve sisin içinde daha fazla dolanmadan dönüşe başlamaya karar verdik ama önce 30dk kadar süren bir öğle yemeği molası verdik ve saat 15:30da dönüşe başladık.
17:30’da kayalıkları inmiş ve çeşmeye gelmiştik, çeşmede 5-10dk mola verdikten sonra, biraz ilerdeki toprak araba yolunun üstünde kendini gösteren patikaya girdik. Bir gözüküp bir kaybolan patika bizi melikler yaylasına kadar indirdi. Bu arada sis de iyice açıldı ve dağlar görünür hale geldi. Böylece nerdeyiz, nereye gittik, aslında zirve nerdeymiş hepsini açık saçık bir şekilde gördük. Melikler Yaylası ve sonrasında yoldan yükselerek arabaya varmamız 19:20’u buldu. 21:00’de tekrar Bağören köydeydik.
Sisin azizliği ve eksik donanım(GPS, Harita) nedeniyle yanlış bir çanağa girerek sis içinde bütün gün gezindik ama normalde hep en yüksek zirveye yönelindiğinden görülemeyen müthiş bir vadiyi, kocaman negatif eğimli duvarları olan dar bir vadiyi, ve yukarıdan bakınca asırlar önce lavların nasılda akıp donuverdiği hayretle görülen koskoca bir çanağı uzun uzun izlemiş, dolaşmış olduk.
Abdullah Özgüven
Sercan Aksoy
3 Ekim akşamı Isparta’nın Eğirdir ilçesine bağlı Bağören köyünden 17:00 sularında hareket edildi. Eğirdir, Aksu, Melikler yaylası hedeflendi. Melikler yaylasında kamp kurulacaktı, ancak Aksu – Yenişarbademli yolunun üzerindeki Melikler sapağının bulunduğu çeşmede inşaat çalışmaları vardı. Yolun 20 metrelik bölümü bozuktu, bu nedenle buraya arabayla giremedik, hava da kararmıştı, Yenişarbademli istikametine devam ettik, yaklaşık 5 km sonra yolun solunda uygun bir kamp alanı bulduk ve buraya kamp kurduk.
Kamp yeri çok güzeldi, çok yağmur yağdı, yemeğimizi çadırda yedik. Yağmur neredeyse bütün gece devam etti.
Sabah 06:45 kalkış, kahvaltı, çadır toplama faaliyetleri derken 08:00’de arabayı yükleyip Melikler yaylasına doğru yola koyulduk. Sapağın girişindeki çeşme inşaatına arabayı bıraktık ve Melikler’e doğru yürümeye başladık, Melikler buradan 4 km kadar mesafede ve yol iniş ağırlıklı.
Saat 08:45’de Melikler Yaylasına ulaştık. Sis yüksekleri kaplamıştı ve dağları görmemizi engelliyordu. Bize verilen tarifte belirgin bir patika ile başlanarak en çok dört saatte zirveye ulaşmamız gerekiyordu. Yaylacı arkadaşa patikanın yerini sorduk ve gösterdiği yöne doğru yürümeye başladık. Ancak sis o kadar yoğunlaştı ki değil dağları önümüzü bile göremiyorduk. Böylelikle dağın Güneydoğusundaki zirve yolu yerine gidiş yönüne göre Melikler obasının batısına düşen geniş çanağa doğru yöneldik.
Solda yükselen büyük dağ kütlesinin önünden ilerleyerek batı yönünde bir sırtı aşınca aşağıda dere yatağında bir çeşme ve terk edilmiş ağıllar gördük. Aşağı inince çeşmeden itibaren belirgin bir patika dere yatağından yukarı doğru ilerliyordu, bu yolu takip ettik. Dere yatağının ileride koca kayalarla örülmüş bir yara dönüştüğü daha çeşmenin yanından görülüyordu. Dere yatağı bitince lav akıntıları olduğu açıkça belli olan masif kayalardan oluşan geniş bir alana geldik. Etrafı yuksek dağ yarlarıyla çevrilmiş olan bu alan dev bir çanak gibiydi.
Karşısı ve sol taraf tırmanış açısından umutsuz göründüğünden sağdaki hafif çimenli sırtlara sarıp mümkünse arkadan dolaşmayı denedik. Dik yamaçlar, gittikçe şiddetlenen 8 kuvvete kadar çıkan rüzgar çok zorladı. Hepsi bir yana bir kalkıp bir inen ama bir şekilde sürekli görüşümüzü engelleyen sis yüzünden aptala döndük, nereye gittiğimizi göremediğimizden epeyce de yavaşladık. Uzun süre hiçbir dağ, yükselti, zirve vs görmeden sisin içinde bir o yana bir bu yana dolaştığımız söylenebilir. Zaman zaman bulduğumuz patikalardan medet umarak onları izledik, onlar da beklenmedik yerlere sapınca vazgeçtik. Bazen hafif açar gibi olan sisin arasından süzülen bir dağ yükseltine bakarak zirve budur herhal diyerek yöneldik, ama altimetre zirve yükseltilerinden henüz uzaktaydı.
Çıktığımız en yüksek tepenin rakımı 2700 civarındaydı. Bu zirvenin adını sonra haritalardan bakıp öğrenebiliriz.
Saat üç olmuştu, bu önceden belirlediğimiz dönüş kritik zamanıydı ve sisin içinde daha fazla dolanmadan dönüşe başlamaya karar verdik ama önce 30dk kadar süren bir öğle yemeği molası verdik ve saat 15:30da dönüşe başladık.
17:30’da kayalıkları inmiş ve çeşmeye gelmiştik, çeşmede 5-10dk mola verdikten sonra, biraz ilerdeki toprak araba yolunun üstünde kendini gösteren patikaya girdik. Bir gözüküp bir kaybolan patika bizi melikler yaylasına kadar indirdi. Bu arada sis de iyice açıldı ve dağlar görünür hale geldi. Böylece nerdeyiz, nereye gittik, aslında zirve nerdeymiş hepsini açık saçık bir şekilde gördük. Melikler Yaylası ve sonrasında yoldan yükselerek arabaya varmamız 19:20’u buldu. 21:00’de tekrar Bağören köydeydik.
Sisin azizliği ve eksik donanım(GPS, Harita) nedeniyle yanlış bir çanağa girerek sis içinde bütün gün gezindik ama normalde hep en yüksek zirveye yönelindiğinden görülemeyen müthiş bir vadiyi, kocaman negatif eğimli duvarları olan dar bir vadiyi, ve yukarıdan bakınca asırlar önce lavların nasılda akıp donuverdiği hayretle görülen koskoca bir çanağı uzun uzun izlemiş, dolaşmış olduk.
Abdullah Özgüven
Sercan Aksoy
Kaydol:
Yorumlar (Atom)